Donnerstag, 28. April 2016

MAHFİRUZ SULTAN'IN 1620 YILINDA VEFAT ETTİĞİ KANITLANDI!

Mahfiruz Sultan'ın 1620 yılında öldüğü bir yağlı boya tablo sayesinde kanıtlandı!

II.Osman'ın 1618 yılında Taht'a çıkış töreni'nin resmi ünlü İngiliz Müzayedeevi olan Sothebiy's de 662.000 € ya Türk Kültür Bakanlığına satıldı.

26 Şubat 1618 tarihinde Osmanlı Tahtına çıkan II.Osman'ın Cülus Merasimi törenine iştirak eden Avusturya İmparatorluğu vatandaşı olan bir Ressam bu töreni resmetmişti. Bu Tabloda Mahfiruz Sultan da var. Böylece Mahfiruz Sultan'ın bazı dedikodulara göre 1620'den önce ölmediği ve Edirne Sarayında siyasetten uzakta yaşamadığı isbatlanmış oldu! Üstelik Tabloda sadece Mahfiruz Sultan değil, aynı zamanda Mahfiruz Sultan'ın kız kardeşi Şahincan Hatun ve kızı Hanzade Sultan'da var. 

Böylece Mahfiruz Sultan'ın 1620'den önce değil 1620 yılında öldüğü ve siyasetten uzakta Edirne Sarayında yaşamadığı, bilakis Valide Sultan olarak hüküm sürdüğü ve Avrupa Kraliçeleri gibi Taç takıp halka kendini gösterdiği de kanıtlandı.

Solda taçlı Mahfiruz Sultan, yanı başında ablası Şahincan Hatun ve kızı Hanzade Sultan

Mittwoch, 27. April 2016

SAÇBAĞI SULTAN'IN RESMİ

I.İbrahim'in eşlerinden Leyla Saçbağı Sultan'ın resmini bize Sn. Adelaide de Bar gönderdi. Kendisine çok teşekkür ederiz.

Sn. Adelaide de Bar bu resmi teyzesi Sn. Tatiana Gonçarova'dan miras almış. Sn. Tatiana Gonçarova'nın annesi de Çerkasski Hanedanına mensup bir prensesti. 

Leyla Saçbağı Sultan, ca.1646

Montag, 25. April 2016

ŞEHZADE ÖMER'İN ÖLÜMÜ

II.Osman'ın ilk çocuğu Şehzade Ömer'in henüz bir kaç aylıkken ölmesi bütün Devleti yas'a boğmuştu.
Şehzade Ömer 22 Ekim 1621 tarihinde Edirne Sarayında dünyaya geldi ve çok kısa bir süre hayatta kalarak acı bir olay neticesi 10 Ocak 1622 tarihinde öldü.

Annesi Ayşe Sultan değildir, çünki II.Osman Pertev Paşa'nın torunu Ayşe Sultan'la Şehzade Ömer'in ölümünden sonra Ocak 1622 tarihinde evlenmişti. Bu yüzden Şehzade Ömer'in annesi büyük bir olasılıkla Arnavut soylusu Züleyha Hatun'dur. 
II.Osman bir erkek çocuk babası olduğunu Leh Seferi dönüşü öğrenmişti ve Edirne Sarayına vardığında oğlunun doğumu şerefine muhteşem bir şölen icra ettirdi. Bu şölen de Leh Seferi tiyatro olarak gösterildi.
Tarihci Joseph von Hammer-Purgstall bu gösteri sırasında bir Tüfek mermisinin Şehzade Ömer'e isabet edip çocuğu öldürdüğünü yazar. Aynı şekilde Fransız Elçisi Philippe d'Harlay 1622 senesine ait raporlarında bu olayı tasdik ediyor:
(...) Sultan'ın Sefer gösterisi Edirne Sarayı Bahçesinde yapıldı. Hava soğuk olmasına rağmen bütün halk Saray bahçesine doluşmuştu. Çadırlar kurulmuş ve nefis yemekler dağıtıldı. Gerçektende muhteşem bir şölendi. Sultan ve ailesi için ahşap bir Seyir köşkü inşaa edilmişti. Buradan Sultan ve ailesi gösteriyi seyrediyorlardı. Sultan'ın henüz bir kaç aylık oğlu'da annesinin kucağında hükümdarın yanındaydı. Sefer gösterisi başladığında Toplar ve Tüfekler patlamaya başladı. Ahali coşkuyla gösteriyi seyrediyordu. Sonra birden Seyir köşkünde bir kıyamettir koptu. Kadınların çığlıkları duyuldu ve Muhafızlar koşuşturmaya başladı. Biraz sonra bu patırtı ve gürültünün sebebi meydana çıktı: Meğer Sultan'ın küçük oğluna talihsiz bir mermi isabet etmiş ve zavallı çocuk anasının kucağında olduğu halde can vermişti. Kadın evladının kanına boyanmış ve yarı baygın vaziyette seyir köşkünden hizmetlileri tarafından çıkartılıp saraya götürüldü. Çocuğu ise bizzat Sultan kucağında içeri taşıdı (...)

Şimdi talihsiz bir merminin çocuğa isabet ettiği söyleniyor ama Şehzade Ömer'in entrika sonucu öldürüldüğü de olasıdır. Sonuçta II.Osman'ın 1622 senesinde pek çok düşmanı vardı, başta Kösem Sultan sonra Halime Sultan ve avanesi. Kösem Sultan'ın düşmanlığı oğlu Şehzade Mehmet'in idam edilmesinden kaynaklanıyordu ve Halime Sultan'ın düşmanlığı ise malum kendi oğlunu tekrar Taht'a çıkarmak istediğindendi. Tabii II.Osman'ın bir varis sahibi olması bu karşı partiler için hoş bir gelişme değildi, çünki bu şekilde genç padişah hem kendi soyunun devamını sağlmış ve hemde bir Taht varisine sahip olmuştu.

Şehzade Ömer'in ölümünden yaklaşık iki hafta sonra politik amaçla II.Osman Pertev Paşa'nın torunu Ayşe Hatun'la Topkapı Sarayında evlendi. Bir ay sonra, yani Şubat 1622 tarihinde de Şeyhulislam Esad Efendi'nin kızı Akile Hatun'la muhteşem bir düğünle nikahlandı.

II.Osman'ın neden duygusuz şekilde, oğlunun ölümünden yanlız kısa bir süre sonra evlendiğinin başlıca sebebi yeni bir varis sahibi olmak içindi. Bu yüzden bir ay aralıkla iki defa evlendi, çünki bir an önce tekrar baba olması gerekiyordu. Zaten yenilikci tavırları yüzünden Yeniçeriler arasında itibari düşmeye başlayan padişahın bir Veliahda ihtiyacı vardı. Ayrıca Osmanlı Veraset sisteminide değiştirip Taht'ın Avrupa usulü babadan oğula geçmesini gerçekleştirmek istiyordu. İşte bu zorunlu sebepler yüzünden yas tuttuğu halde mecburen iki evlilik daha yaptı.

Peki neden Şehzade Ömer'in annesiyle yeni bir çocuk sahibi olmadı? Bu sorunun cevabını gene Fransız Elçisi Philippe d'Harlay'ın 1622 yılına air raporlarından okuyalım:
(...) Ölen küçük prens'in annesi Arnavut kadın'ın çok perişan olduğunu ve sabahlara kadar feryad edip dövündüğünü söylediler. Halen Edirne Sarayında kocasından ayrı oturuyor (...)

Montag, 11. April 2016

DELİ İBRAHİM'İN SALTANATININ BAŞLANGICI

IV. Murat'in 1640 yılında ölmesinden sonra Osmanlı Tahtına çıkan Deli İbrahim'in nasıl Padişah olduğunu Venedik Elçisi Pietro Foscarini'nin raporlarından okuyalım:

(...) Sultan Murat bir kaç sene önce öldürttüğü kardeşi Kasım'ın can verdiği odada hayatını kaybetmiştir. Ölürken kardeşinin adını haykırdığı söyleniyor. Annesi Rum kadın oğlunun son nefesini vermesine kadar baş ucunda beklemiş. Nihayet Sultan ölünce onun yerine Hükümdar olacak İbrahim'in mahkum bulunduğu odaya Vezirler gitmiş. Ama kapıyı kilitli bulduklarında içeride ki İbrahim'e kapıyı açmasını rica etmişler. Fakat İbrahim kapıyı açmayacağını söylemiş ve >Beni öldürmeye geldiniz< diye bağırmış. Vezirler ne kadar yalvarmışlarsada İbrahim kapıyı açmamış. Bunun üzerine Valide Sultanı getirmişler. Valide Sultan'da ne kadar dil dökdüysede İbrahim'i ikna edememiş. Nihayet oradaki Vezirlerden biri ölen Sultan'ın cesedini kapının önüne getirip İbrahim'e göstermelerini tavsiye etmiş. Derhal ölü Sultan'ın cesedi getirilmiş ve ancak o zaman İbrahim kapıyı açmış. İbrahim ağabeyinin cesedini gördüğünde gülmüş ve etrafında dans ederek >Nihayet kanlı Cellat öldü, artık dehşet saçan hükümdarlığı son buldu< diye nara atmış (...)

Samstag, 9. April 2016

ŞEHZADE MEHMET'İN İDAMI (1621)

I.Ahmet'in ikinci oğlu ve büyük bir ihtimalle Kösem Sultan'dan dünyaya gelen Şehzade Mehmet'in acı sonuna ne sebep olmuştu?

Bu konu hakkında tarihcilerin yorumları şöyle:
Joseph von Hammer-Purgstall:
(...) Sultan Osman (II.Osman) Lehistan seferine çıktığında Saray'da bir darbeyi önlemek için kendisinden birkaç ay küçük kardeşi Mehmeti idam ettirmiştir. Bu fikre kapılmasının başlıca sebepleri kardeşinin hırçın hareketleri ve bazı Vezirlerin vesvesesi idi (...)

Dimitri Candemir:
(...) Şehzade Mehmet'in idamı muhakkak acı bir olaydır, ama iktidara gölge düşüreceği ihtimali ne yazıkki çok yüksekti, zira henüz çok genç yaşta bulunan prensin kulağına fitne ve fesat fısıldıyan çok fazla paşa vardı (...)

Şehzade Mehmet'in idamını bütün ayrıntılarıyla anlatan Fransız Elçisi Philippe d'Harlay'ın 1621 yılına ait raporlarından okuyalım:
(...) Sultan kardeşi Mehmet'i ölüme mahkum etme kararı aldığında Essad Efendi'den idam fetvası istemişti. Ama Essad Efendi fetvayı vermedi, zira artık kardeş katlinin meşru olmadığını savundu. Bunun üzerine Sultan, Kazasker Kemalettin Efendi'nin fetvayı vermesini emretti. Kemalettin Efendi de Sultan'ın iltifatında yükselmek için gereken fetvayı verdi. Derhal Cellatlar, habersiz dairesinde mahkum bekleyen Mehmet'in odasına girdiler. Mehmet Cellatları karşısında görünce evvelden kemerinde sakladığı bıçağı çekip >Melunler, davranmayın< bağırarak Cani'lerle savaşmış. Ama iriyarı Barbarlar biçare Mehmet'i dize getirmeyi başarmışlar. Mehmet artık kaderinden kaçamayacağını anlayınca yekten >Osman, dilerimki sende bu cihanda saltanat sürmeyesin, beni canımdan ettin, sende aynı akıbete mahkum olasın!<. Sonra zavallı Mehmet ibrişim kemendiyle boğdurulmuştur (...) Öldürülmesinden sonra Prensin çok sevdiği nedimleri, biri Arnavut diğeri Boşnak olan delikanlılar saray'da bağırıp haykırmışlar, bunlarda başları kesilmek suretiyle idam edilmşlerdir. Hatta orada bulunan bir cani Muhafız, Arnavut delikanlının başını annesinin evine göndertmiştir. Sultan bundan haber alınca bu adamın başınıda aldırmıştır. Delikanlının anneside oğlunun kanlı başını görünce aynı anda bağırarak can vermiştir. İşte zavallı Mehmet'in idamı bir can'la kalmayıp ardından daha nice can'ların ölümüne yol açmıştır (...)

Şehzade Mehmet 1621 yılında idam edilmiştir. Kabri I.Ahmet Türbesinde bulunmaktadır.

Mittwoch, 6. April 2016

MAHFİRUZ VE KÖSEM SULTANLARIN KAVGASI (SENE 1616)

Fransız Elçisi Achille d'Harlay 1616 yılına ait raporlarından:

(...) Büyük Türk'ün dört karısı var. Ama birini sarayından seneler önce sürgün etmiş. Şimdi bu üç karısı ile yaşıyor. Bu üç kadından ilk ikisi çok nüfuzlu, özellikle ikincisi Rum kadın, Sultan'ın nezdindeki itibarı çok yüksek. Duyduğumuza göre Saray'da debdebe içinde yaşıyormuş. Hatta haddinden fazla işlere karıştığından Sultan'ın birinci karısıyla arası iyi değilmiş. Türklerin Bayram merasiminde bu iki kadın'ın gene kavga ettikleri pazar'da konuşuluyordu. Sultan bu yüzden çok üzgünmüş (...) Hakkında daha önce de bahsettiğim ve Sultan'ın 4 oğlunun annesi olan Çerkes kadının alayına tesadüf etmiştim. Kapalı bir araba içinde oturduğundan yüzünü göremedim, söylenenlere göre çok güzelmiş ve memleketine has kıyafetler giyiyormuş. Türklerin adetlerine nispeten kendi örf ve adetlerine sadık olduğunu pek çok defa duymuştum. Çokta mağrur olduğu için, herhalde bir Çerkes emirinin kızı olduğundandır, Sultan'ın iltifatına zaman zaman mazhar olamamış ve bir süre de gözden düştüğünü söylediler. Buna rağmen toplam beş veya altı çocuk dünyaya getirmiş. Bu Çerkes kadının aksine Rum kadın, daha uysal ve hoş sohbetli imiş. (...) Bu son merasim de Çerkes ve Rum birbirlerine ağır sözler söyleyerek kavga etmişler. Söylenlere göre yanlarında çocukları olduğu halde Rum kadın rakibi Çerkes kadına gerekli saygıyı göstermemiş, buda ona >Edepsiz elimi öpeceksin< deyip kavga etmeye başlamışlar. Hizmetçiler birbirlerini ayırmak zorunda kalmış. Sultan her iki karısını kaç defa ikaz etmesine rağmen, bu iki kadın her fırsatta birbirleriyle kavga ediyorlarmış (...)